Çocukları olumsuz etkileyebilecek reklamlara karşı kamu, reklamveren ve sivil toplum iş birliğine hazır

Kamu yetkilileri, reklamverenler ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen Çocuklara Yönelik Gıda ve İçecek Reklamları Çalıştayı’nda, konunun çözümü için, tüm tarafları kapsayan, bütüncül bir politika geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.

T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü ve Reklam Kurulu çağrısıyla düzenlenen “Çocuklara Yönelik Gıda ve İçecek Reklamları Çalıştayı” T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Dünya Reklamverenler Federasyonu (WFA), Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK), Akademisyenler ve Reklamverenler Derneği (RVD) Gıda ve İçecek Sektörü temsilcilerinin, Reklamcılar Derneği (RD) temsilcilerinin katılımlarıyla Ankara’da gerçekleştirildi. 

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan RTÜK ve Reklam Kurulu Üyesi Nurullah Öztürk dünya nüfusunun üçte ikisinin 18 yaş altında olduğuna dikkat çekerek, bu konuda alınacak her türlü düzenlemenin önemli olduğunu söyledi. Öztürk, “RTÜK olarak Sağlık Bakanlığı’na bir yazı yazarak, aşırı tüketilmesi tavsiye edilmeyen ürün nedir diye sorduk. Bize bir liste gönderildi. Ancak uygulanabilirliği konusunda ikili-üçlü toplantılarla karar almamız gerekiyor” diye konuştu.

Reklamverenler Derneği (RVD) Başkanı Ahmet Pura, çocuklara yönelik gıda ve içecek reklamları konusunda reklamverenlerin en az kamu otoritesi ve tüketici kadar hassas olduğunu vurgulayarak, reklamların dünya genelinde dinamo sektörlerin en önemlilerinden biri olduğunu belirtti. “Bugün taraf olarak burada değiliz. Bugün, tüm paydaşlarla insanımıza en olumlu yolu bulmak için buradayız. Bugün, Reklam Kurulu bünyesinde kurulmuş 10 üyeli ve konuyla ilgili Çocuklara Yönelik Gıda Komisyonu’na alt yapı oluşturmak için buradayız. Burada taraflar yok, akılcı çözüm aranan değerli bir çalışma var. Reklam Konseyi çağrısı da bu amaçla yapılmıştı. Doğruları bulmak, korumak adına tek sesli olmak. Ve, sektörün olumlu değerlerle büyümesini sağlamak, bütün paydaşların paylaşımını sağlamak.”

T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürü ve Reklam Kurulu Başkanı Ramazan Ersoy konuşmasında hızla büyüyen ekonominin ve artan ürün çeşitliliğinin çocuklara yönelik reklamlarda hızlı bir artışa neden olduğunu belirterek şöyle konuştu: 

“Obezite, dünya sağlığını tehdit eden bir hastalık. Reklam Kurulu son 1,5 yıldır bu konu üzerinde çalışıyor. 10 kişilik bir araştırma komisyonu kurduk. Dünya uygulamalarına bakacaklar ve ülkemizde de bu alanda ne tür yeni tedbirler alınabilir, var olan tedbirler nasıl güçlendirilebilir, nasıl koordinasyon sağlanabilir sorusuna cevap arayacaklar. Reklam Kurulu’na bu konuda çok şikayet geliyor. Ebeveynler çocuklarına söz geçiremiyor, ama kamuya bu konuda tedbir alın diyor. Çünkü gidişat çok sağlıklı değil. Reklam Kurulu hassasiyetle konunun üzerinde duruyor. Özdenetime büyük önem veriyoruz. Denetimin bizzat sektör içinde yapılması kamunun da yükünü azalacaktır. Sağlığı korumak kamu kadar reklamverenin de görevidir.”

WFA Direktörü Loerke: “Mucize çözüm yok, bütüncül bir politika geliştirilmeli…”

Çalıştaya Dünya Reklamverenler Federasyonu-WFA Direktörü Stephan Loerke de katılarak, dünyadaki ve Avrupa’daki uygulamalardan örnekler verdi. Loerke, “Tüm dünyadaki ülkeler arasında bu konuyu çözmüş olanı yok. Herkes tartışıyor. Bu işin mucize bir çözümü yok! Her ülkeyi ayrı ele almalıyız. Çocuklara yönelik reklamlar, çok büyük bir yap-bozun sadece bir parçası. Foresight Enstitüsü, çocuklarda obeziteyi etkileyen 105 faktör belirledi. Pazarlama ve reklam bunlardan sadece bir tanesi” diye konuştu. Dünya Sağlık Örgütü’nün çocukların yağ-tuz-şeker oranı yüksek gıdaları aşırı tüketmemesi için mevzuat ve sektörden özdenetim şeklinde iki öneri getirdiği belirten Loerke, “Çözüm için akıllı, bütüncül bir politika olmalı. Bu problemin tüm unsurlarını içinde barındırmalı. Sadece otoritenin uygulatacağı ya da özel sektörün yapacağı tedbirlerle bu iş çözülmez. Ortak düzenleme yapmak çok önemli” dedi.

Çocuklara Yönelik Gıda ve İçecek Reklamları Çalıştayı’nda söz alan diğer konuşmacılar ve mesajları ise şöyle: 

Doç.Dr. Halime Yücel Bourse (Galatasaray Üniversitesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Öğretim Üyesi), reklamların çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çeken global çalışmalardan örnekler paylaştı. “Reklamlardan edinilen davranış yaşam boyunca etkili olabiliyor. Konunun çözümü için devletin endüstri ve tüketici grupları ile yakın çalışması önem taşıyor. Reklamveren ve reklam ajansları da daha fazla sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmeli.” dedi.

Sevgi Hasipek (RTÜK Uzmanı), günümüzde çocukların televizyonun yanı sıra cep telefonu, tablet gibi mobil araçlara ayırdıkları zamanın arttığına dikkat çekti. “RTÜK, reklamların olumsuz etkilerinden çocukların korunması amacıyla çalışmalar yapıyor. Yapılan düzenlemelerle sağlıklı beslenme konusunda farkındalık yaratacak, düzenli ve dengeli beslenmeyi teşvik edecek mesajlar verilecek. Cezadan önce otokontrol yönetimi ve toplum duyarlılığı geliştirilmeli, herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Tüketici kolay ve anlaşılır bir dille, bilimsel temele dayalı olarak doğru bilgilendirilmelidir. Denetim sürecine tüketiciler de katılmalı. Haklarını öğrenmeli, sahip çıkmalı, şikayet mekanizmasıyla devletin denetim yapmasını etkinleştirilmelidir.” dedi.

Dr. Bekir Keskinkılıç (T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı), Dünyada erken ölümlerin yüzde 86’sının, Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar kaynaklı olduğu belirterek konuşmasına şöyle devam etti. “Bunların içinde yer alan kiloluluk ve obezite oranları, 1980 yılından bu yana iki kattan fazla arttı. DSÖ, beş yaşın altında 43 milyon çocuğun kilolu veya obez olduğunu, bunların 35 milyonunun gelişmekte olan ülkelerde bulunduğunu söylüyor. Türkiye’de yetişkinlerde obezite sıklığı yüzde 30. Kişi başına günde 18 gram tuz tüketiyoruz ve bu, DSÖ’nün önerdiği miktarın 3 katı. Birleşmiş Milletler’in 2025 için belirlediği 9 hedef arasında; erken ölümlerin azaltılması, tuz alımını yüzde 30 azaltmak, hareketsizliğimizi yüzde 10 azaltmak gibi tedbirler var.” 

Avni Dilber (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdür Yardımcısı, Reklam Kurulu Genel Sekreteri), Türkiye’de reklam mevzuatında gıda ve içeceklerle ilgili her şeyin düzenlenmiş durumda olduğunu belirterek, “Mevzuat olarak çok eksik bir durumda değiliz. Ancak anne-baba koruyuculuğu ile yolumuza devam etmemiz zor görünüyor, dolayısıyla devletin devreye girmesi zorunluluğu var. Bilgilendirme ile hedef kitleye zarar verilmesi arasındaki dengenin sağlanması gerekiyor.” dedi.

Prof. Dr. Mete Çamdereli (İstanbul Ticaret Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dekanı, Reklam Kurulu Üyesi), Reklamın kendi tanımsal sorunları olduğuna değinerek şunları ekledi: “Reklam deyince, yer ve zaman satın almaktan, satış mesajları göndermekten bahsederdik. PR faaliyetlerini düşününce, viral uygulamaları da göz önünde bulundurmak gerekir. Sadece reklamla ilgili önlemler almak sorunun çözülmesi için yeterli değildir.” dedi. Prof. Dr. Çamdereli, Çalıştay sonuçlarına ilişkin olarak da “Bugün burada tüm tarafların katılımıyla yapılan bu önemli toplantının çıktıları bir araya getirilerek, bir akitleşme metni tarzında ortak bir çalışma yapılmalı ve bu çalışma buradaki tüm tarafları bağlayıcı nitelikte olmalıdır.” dedi.

Av. Ulya Duran (Reklam Özdenetim Kurulu-RÖK Koordinatörü), Türkiye’de çocuk tanımının 18 yaş altındakileri işaret ettiğine dikkati çekti. “Ceza Kanunu ve Medeni Kanun açısından farklı yaş tanımlamaları söz konusu. Öncelikle bu konunun netleşmesi gerekiyor. Avrupa Birliği içerisinde gıda ve içecek firmalarının gönüllü olarak bir araya gelerek başlatmış olduğu European Union (EU) Pledge’de 12 yaş altı sınırı, Danimarka’da ise 13 yaş sınırı var.  Türkiye’de de reklam konusunda alt kırılımlar olmalı, bu konuda araştırmalar yapılmalı.” dedi.

Filiz Ertunç (RTÜK Uzmanı), RTÜK’ün Çocuk-Medya ve Çocuk-Reklam ilişkisini çok önemsediğini vurgulayarak “RTÜK’e 2014 yılında toplam 121.138 adet bildirim geldi. Reklam kuşakları ise 25.317 adet bildirim aldı. Reklamları ‘Çocuk ve gençleri olumsuz etkileyebilecek’ diye incelediğimizde 2.089 adet değerlendirme yapıldı. 2015 yılı ilk dokuz ayında ise 69.065 adet bildirim geldi. Aynı kritere göre 3.069 adet değerlendirme yapıldı.” şeklinde bilgi verdi.

Can Buharalı (Reklamveren Temsilcisi) konuşmasında şunları söyledi: “Dünyanın önde gelen 7 gıda ve içecek üreticisi, Uluslararası Gıda ve İçecek İttifakı-IFBA çerçevesinde belirli beslenme kriterlerini karşılamayan ürünlerin tanıtımını 12 yaş altındaki çocuklara Türkiye’de yapmamayı 2010 yılında taahhüt etmişlerdir ve o tarihten bu yana bu özdenetim ilkeleri ile hareket etmektedirler. Bu taahhüt herhangi bir yasal düzenleme ve kısıtlama olmaksızın sektörün sorumlu davranışını ve öz denetimini gösteren, üstüne düşenleri yaptığına işaret eden bir göstergedir. Bu taahhüt bağımsız firmalar tarafından denetlenmektedir ve %99’u aşkın bir oranda bu taahhüdün yerine getirildiği görülmektedir.  IFBA üyeleri ayrıca, küresel düzeyde 31 Aralık 2016 itibarıyla geçerli olacak yeni ve geliştirilmiş taahhütlerini Dünya Sağlık Örgütü’ne sundular. Firmaların taahhütleri tüketicilerden gelen talepler üzerine de şekillendiriliyor. Bahsekonu firmalar konuyu bir adım daha ileriye taşıyarak bu konudaki sorumluluklarını daha da geliştirerek hareket ediyorlar.”

Dr.Hakan Giritlioğlu (Türk Tabipler Birliği, Reklam Kurulu Üyesi), “Çocuklar besin seçimlerinden sorumlu değildir ve yeme-içme alışkanlıkları konusunda yönlendirmeye açıktır.  Araştırmalar, şişmanlık görülme sıklığının kentlerde kırsal kesimlere göre 3 kat olduğunu gösteriyor. Kentlerdeki ve Batı’daki çocuklar, küçüklükten itibaren fazla kalori içeren ve yenildiğinde içildiğinde keyif veren ürünlerle daha çok karşılaşıyor ve erken yaşlarda şişmanlamaya başlıyor. Türkiye henüz vahim durumda değil, ama bir an önce tedbir almalıyız.” dedi.

Nesteren Davutoğlu (Reklamcılar Derneği Temsilcisi, Reklam Kurulu Üyesi), konunun tüm paydaşlarının bir araya gelerek stratejik bir yol haritası çıkarmasının önemine değinerek “Reklam sektöründe özdenetim önemli. Dünya Sağlık Örgütü, güçlü özdenetim kodları geliştirildiğini ve bu sayede Avrupa’da önemli yol kat edildiğini saptamış. Bazı ülkeler ağırdan alıp sektöre zaman tanıyor; -kendi özdenetiminizi yapın ve regülasyonu kendiniz belirleyin- diyor. Ancak bir kere çıkardıktan sonra regülasyonlara uymak da büyük önem taşıyor.” dedi.

Ayşe Işıl Çakmak (Reklamveren Temsilcisi) “Ülkemizde gıda sektörünün büyük oyuncuları tüketicilerin faydasını ve sağlığını gözetecek pek çok çalışmaya imza atmışlardır. Bu çalışmalar kapsamında, ürünlerin re-formüle(örneğin; tuz, şeker, doymuş yağın azaltılması, lif, vitamin, mineralce zenginleştirme) edilmesi ile ilgili pek çok proje yürütülmüş ve yürütülmeye devam etmektedir. Öte yandan gıda sektörü okul çağındaki çocuklarda dengeli beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlığının kazandırılması amacıyla sürdürülebilir pek çok faaliyet ve proje gerçekleştirmektedir. Ülkeler ve hatta bölgeler arasında bile obezite oranları ile obeziteye sebep olan etmenler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bütün paydaşların katılımı ile obezite ile mücadele için Türkiye’ ye özgü politikalar oluşturulmalıdır. Çalıştay’ın çıktısı olarak gıda sanayii dahil tüm paydaşların yer aldığı bir çalışma başlatılması kararının alınmasını ve bunun bir deklarasyon olarak yayınlanmasını talep etmekteyiz.” 

Muhittin Yıldırım (T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Bölge Müdürlüğü, Gümrük ve Ticaret Uzmanı) konuşmasında şunları söyledi: “Hepimizin amacı, çocuklarımıza sağlıklı beslenme alışkanlıkları edindirmek ve daha sağlıklı nesiller yetiştirmek. Fakat reel hayatın dinamiklerini göz önünde bulundurmalıyız. Bu ürünler yasal ve meşru olarak üretiliyor, satılıyor. Dolayısıyla reklamlarını yasaklamak ya da kısıtlamak söz konusu olabilir mi, bunu tartışmak gerekiyor.

Olaya bütüncül bir yaklaşım gösterilmeli. Şimdiye kadarki mevzuat çalışmalarında ABD’de, Avrupa’nın gelişmiş ülkelerindeki uygulamaları dikkate aldık, göz önünde bulundurduk. Türkiye’ye uyarlanırken ülkemize özgü unsurları da göz önünde bulundurmamız gerekir.”

Çalıştay sonunda, uyumlu bir işbirliği ve ortak iletişim kararı alındı. Özellikle Reklam Kurulu bünyesinde kurulan “Çocuklara Yönelik Gıda Reklamları Komisyonu” altyapısının burada görüşülen konular üzerinden oluşturulacağı konusunda mutabık kalındı.